Bazı Yazarlarımızın Hayatımızdaki Yeri

        İçimizde bir yerlerde saklanmış betimlemeler dile gelmemiş sözcükler ve dışarı dökemediğimiz birçok duygu karmaşası oluyor. Çoğu zaman tam bir şey söyleyecek iken unuturuz veya ne diyeceğimizi bilemeyiz. Bunun en büyük sebepleri yetersiz kitap okuma ve dil egzersizi yapmamaktan geçiyor. Okumadıkça daralan dil dağarcığımız gelecekteki hayatımızı dahi olumsuz yönde etkilemesi söz konusu. Araştırmalara göre az kitap okuyan kişilerde daha fazla Alzheimer görülme riski vardır.

Kitap okuduğumuz zaman kendimizi daha iyi ifade ediyoruz ve bu durum toplum içinde de daha fazla söz hakkına sahip olma hakkı bile tanıyor. Kitap okumak insanlarda özgüveni artırır, kelime hazinesini geliştirir ve her konuda bilgi sahibi olmamızı sağlar. Ama maalesef ki okullarımız kitap okumayı teşvik etme ve bu konuda aktiviteler yapma konusunda biraz tembellik yapıyor. Bu yüzden çocuklarımız kitap okuma konusunda kendini ileriye taşıyamıyor. Küçüklükten alışkanlık haline gelmediği için ileriki yaşlarda da bu alışkanlığı kazanmak çok zor oluyor. Oysa görüyoruz ki kitap okuyan birçok ülke her anlamda bir adım önde ilerliyor. Bende hem ortaokul hem lise hem de mezun olmuş yetişkin bireylerimiz için Türk edebiyatımızdan ve dünya edebiyatından seçkin birkaç yazarlardan bahsetmek istiyorum. Umarım ki size vereceğim birkaç yazar size ışık tutar ve bir nebze de olsa okuma alışkanlığınıza katkıda bulunmayı olmayı çok isterim.

ÖMER SEYFETTİN

Öykülerini kişisel deneyimlerine toplumsal konulara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması onun hikaye ve romanlarını çok canlı bir hale getirdi. Toplumsal konulara yer vermesi halktan biri olduğunu gösterdi okuyucu kendini kitapta gördü ve herkesin okuyup anlamasını sağladı. Öyküleri genellikle sürpriz sonla bittiği için okuyucuyu heyecan içine sokardı ve bu durum hızlı okumayı da etkilerdi.

BAZI ESERLERİ:

Falaka, Beyaz Lale, Primo Türk Çocuğu, Başını Vermeyen Şehit…vb.
Genellikle bu eserleri dili çok ağır olmakla kalmayıp hem milli mücadele döneminde karşılaşılan sorunları zorlukları hem de mücadele ruhunu dile getirmiştir. Bu eserler insanda okuma şevkini artırmakla kalmıyor içimizde olan millet sevgisini, ülkemizin ne denli değerli olduğunu, milli iradeyi bir kere daha kalbimizde hissetmiş oluyoruz. Ve gelecek için, kendimiz için daha çalışkan daha verimli bireyler yetiştiriyoruz ve bu şevkle daha da demleniyoruz.

SABAHATTİN ALİ

Romanlarında gerek bireyselliği gerekse de toplumsallığı ön plana çıkarmıştır ve bunu ustaca bir zanaatkar gibi eserlerinde işlemiştir. Romanlarında kullandığı bazı kavramlar ise aile, yalnızlık, aşk, intihar ve mektuptur. Bu terimlerin onun ne kadar zarif ince düşünceli ve bireysel takılmayı seven bir yazar olduğunu da gösterir. Adeta insanı iç dünyalara sürükleyen kullanım dili okuyucuya ayrı haz verir.
Sadece duygusal olmakla kalmayıp toplum arası iletişimsizliklerden de bahseden yazar romanlarında bunları dile çok getirmiş okuyucuya şikayette bulunmuştur. Dili oldukça sade ve okunaklıdır. Bu yüzden halk tarafından sevilen bir yazarımızdır. Günümüzde kitapları hala çok fazla rağbet görüyor. Eserlerinde kendimizden bir parça buluyoruz her okuduğumuzda tadı damağımızda kalan yazarlarımızdan biridir. Toplumu o kadar güzel anlatıyor ki roman karakteri sanki bizim çevremizden birisiymiş gibi o kadar samimi ve o kadar mükemmel bir his veriyor.

BAZI ESERLERİ:

Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Değirmen, Sırca Köşk…vb.
Bu eserler günümüzde en çok okunan eserleridir. Toplumsal konuları bireysellikle o kadar güzel bağdaştırmış ki insan hayatının ne denli önemli olduğunu okudukça pekiştiriyoruz. Biz o kadar değerli bir varlığız ki insanlar olarak hayatımız hiçbir kimsenin eline olmamalıdır ve her daim bir adım önde olmak için bu değerli yazarlardan ve eserlerden ders çıkarmalıyız. Bu eserler insana bunları öğretiyor.
Bizi başkaları yönettiği zaman hayallerimizi tam anlamıyla yaşayamıyoruz toplum ne söyler diye susup kalıyoruz. Bu yazarlarımızdan hep feyiz almalıyız kendimiz için toplumun daha düzenli ve ahlaklı olması için o halkalardan biri olmalıyız. Kitap okumanın ne denli önemli olduğunu bir kez daha vurgulamış oluyorum.

STEFAN ZWEİG

Salzburg’da geçen yıllarında Avrupa’nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu makalelerinde, konferanslarında aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu. Akıl ve sabır çağrısı yaptı. Naziler tarafından kitapları yakılınca ülkeyi terk etmek durumunda kaldı ve Londra’ ya yerleşti. Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki hayal kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942’de karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Yazarımız kendini o kadar yalnız hissediyor  ve o huzuru  bir çevre içinde bulamadı,Kendi dünyasını kuramadığından yaşamına son verdi . İşte belki de kurabilseydi yaşayabilseydi eminim ki çok daha güzel eserler verecekti. Bir toplumun insanı nasıl ölüme doğru sürüklediğini bir kere daha görüyoruz. Psikolojiye olan ilgisi onu mükemmel eserler vermeye itti. Okul çevresinde beğeni yazarlar çerçevesinde hala en çok tercih edilen yazarlarımızdandır. Eserleri hem çok okunaklı hem de sıkıcı bir hal almadan insanı değişik maceralara sürüklüyor. Seçtiği konularla özgün bir havası var ve bu onu nadide bir yazar yapıyor.  Dünya edebiyatında daha da çok yer edeceğine benziyor.

BAZI ESERLERİ:

Satranç, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Olağanüstü Bir Gece, Amok Koşucusu…vb.
“Bütün yıldızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız” sözünü kendi yazmakla kalmamış eserlerinde adeta özgürlük ve yalnızlığını bir nebze de olsa okuyucuya hissettirmiştir. Belki ilk okuyuşta belli olmasa da bunu hayatını okuduğunuz zaman hissedebiliyoruz. Yazar mesela Satranç kitabında hiçlik esasını kaleme alıyor.
Sonuç olarak tanımlayacak olursak bizde kendi hayatımızda yazarlık tecrübesini tatmamış olsak bile hiçlik temasıyla sürekli mücadele ediyoruz. Okur alışkanlığının yanında yazma alışkanlığı da edinip kendimizi bu şekilde de ifade etmeliyiz. Hiçliğimizi kendi tecrübelerimizle harmanlayıp minik bir yazarın adımları gibi çokluğa sığdırmalıyız. Bir yıldız gibi tek kalmadan içimizde ki o cevheri ortaya koymalı ve bizim hayat düşmanlarımıza karşı cephe oluşturmalıyız. Kendi hayatımızın kitabını yazmakla kalmamalı yaşamalı, sevmeli, ilerlemeli, iradeli bir birey olup savaşı kazanmalı ve  milli irademizi de koruyup onu en  yükseğe çıkarmalıyız farkında olmalı ve farkındalık da sağlamalıyız. Unutmamalıyız ki toplum bireyden mutluluk ise acıdan doğar.

Özen Dağbaşı

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar işaretlenir *

Whatsapp Bilgi Hattı
1
Whatsapp Bilgi Hattı
Bilimsel Çocuk Whatsapp Hattı
Merhabalar Bilimsel Çocuk'a Hoşgeldiniz.....